“Çocukluk Lösemisinde %85 Başarı: Umut, Bilimle El Ele”
2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası kapsamında konuşan Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Kale, löseminin çocukluk çağının en sık görülen kanser türü olduğuna dikkat çekerek, tüm çocukluk çağı kanserlerinin yaklaşık %30’unu oluşturduğunu ifade etti. Her yıl ortalama her 100.000 çocuktan 3-4’üne lösemi tanısı konmakta olduğunu dile getiren Kale, ” Lösemi erken fark edildiğinde ve uygun tedaviyle desteklendiğinde, çocukların büyük bir kısmı sağlığına kavuşabilir” ifadelerini kullandı. Günümüzde lösemi tedavisinin başarısının %85 üzerine çıktığını ifade eden Kale, “Bu süreçte tıbbi tedavi kadar, çocuğun psikolojik desteği ve ailenin bilinçli iş birliği de büyük önem taşır” şeklinde konuştu. “Artık çocuğun ruhsal iyiliği de tedavinin ayrılmaz bir parçası. Oyun terapileri, sanat etkinlikleri, aile danışmanlığı gibi psikososyal destekler çocuğun iyileşme sürecini doğrudan etkiliyor”ifadelerine yer verdi. “Erken tanı ve uygun tedaviyle lösemili çocukların yaklaşık %85’i tamamen iyileşiyor. Bu yüzden biz artık lösemiyi sadece bir hastalık olarak değil, birlikte yürüdüğümüz bir iyileşme yolculuğu olarak görüyoruz” şeklinde konuştu. “Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü olarak bizler, öğrencilerimizi yalnızca sınıf ortamında değil, hastane ve özel durumlu çocuk ortamlarında aktif uygulama yaparak yetiştiriyoruz. Derslerimizde “Hastane Ortamında Çocuk ve Aile Desteği”, “Psikososyal Gelişim ve Oyun Terapisi”, “Kriz ve Yas Döneminde Çocukla İletişim” gibi özel içerikler bulunuyor” dedi.
Lösemiyle mücadelede en güçlü silahın bilinçli gözlem ve zamanında başvuru olduğunun altını çizen Kale, “Ailelerin dikkatli olması, öğretmenlerin çocuklardaki fiziksel veya davranışsal değişimleri fark etmesi, sağlık profesyonellerine erken yönlendirme yapılmasını sağlar” ifadelerini kullandı.
1. Lösemi Nedir? Çocuklarda görülme sıklığı ne şekildedir?
Lösemi, kan hücrelerini oluşturan kemik iliğinde başlayan bir kan hastalığıdır. En basit haliyle, vücudun normal kan hücreleri yerine çok fazla anormal beyaz kan hücresi (lökosit) üretmesidir. Bu hücreler sağlıklı hücrelerin yerini aldığı için, vücudun enfeksiyonlarla savaşma, kanama durdurma ve oksijen taşıma gibi temel görevleri bozulur.
Lösemi, çocukluk çağının en sık görülen kanser türüdür. Tüm çocukluk çağı kanserlerinin yaklaşık %30’unu oluşturur. En yaygın tipi Akut Lenfoblastik Lösemi (ALL)’dir ve genellikle 2–5 yaş arasındaki çocuklarda daha sık görülür. Her yıl ortalama her 100.000 çocuktan 3-4’ünde lösemi tanısı konmaktadır.
Lösemi erken fark edildiğinde ve uygun tedaviyle desteklendiğinde, çocukların büyük bir kısmı sağlığına kavuşabilir. Günümüzde tedavi başarısı %85’in üzerine çıkmıştır. Bu süreçte tıbbi tedavi kadar, çocuğun psikolojik desteği ve ailenin bilinçli iş birliği de büyük önem taşır.
2. Lösemili çocukların tedavi süreci nasıl ilerliyor? Günümüzdeki tedavi yöntemlerinde ne gibi gelişmeler var?
Lösemili çocuklarda tedavi artık bir umut yolculuğu. Lösemi tanısı konan bir çocuk ve ailesi için ilk gün, genellikle hayatlarındaki en zor gündür. Fakat bugün lösemi artık eskisi gibi korkulan bir hastalık değil. Tedavi planı çocuğun yaşına, löseminin türüne ve yaygınlığına göre hazırlanıyor. Genellikle üç aşamalı bir süreç izleniyor:
İlk aşama, “indüksiyon dönemi” dediğimiz başlangıç tedavisi. Bu dönemde amaç, kemik iliğindeki kanserli hücreleri hızlıca azaltmak. Çocuk genellikle hastanede kalıyor ve kemoterapi alıyor. Ardından “konsolidasyon dönemi” geliyor; bu aşamada vücutta gizli kalmış hücreler hedef alınıyor. Sonra “sürdürme dönemi” başlıyor. Bu dönem bazen 2–3 yıl sürebiliyor ama çocuk genelde evine dönebiliyor, sadece düzenli kontrole geliyor.
Hepimiz biliyoruz ki, teknoloji ve özellikle bu konuyla ilgili teknolojinin tıp alanında gelişmeler yaşanmaktadır. Örneğin, daha önce kemoterapiye güveniliyordu, şimdi tedaviler çok daha hassas hale geldi. “Hedefe yönelik ilaçlar” artık sadece lösemili hücreleri yok ediyor; sağlıklı hücrelere zarar vermiyor. “İmmünoterapi” sayesinde çocuğun kendi bağışıklık sistemi kanser hücrelerini tanıyıp onlarla savaşabiliyor. Bazı çocuklar için “kök hücre veya kemik iliği nakli” de umut verici sonuçlar sağlıyor. Ama şunu özellikle vurgulamalıyım: Tedavi sadece tıbbi değil. Artık çocuğun ruhsal iyiliği de tedavinin ayrılmaz bir parçası. Oyun terapileri, sanat etkinlikleri, aile danışmanlığı gibi psikososyal destekler çocuğun iyileşme sürecini doğrudan etkiliyor.
Çocuk gelişimi ve sağlığı alanında çalışan uzmanlara sıklıkla sorulan sorulardan biri de “lösemi tedavi edilebilir mi?” sorusudur. Kesinlikle evet. Erken tanı ve uygun tedaviyle lösemili çocukların yaklaşık %85’i tamamen iyileşiyor. Bu yüzden biz artık lösemiyi sadece bir hastalık olarak değil, birlikte yürüdüğümüz bir iyileşme yolculuğu olarak görüyoruz.
3. Tedavi sürecinde ailelerin ve çevrenin çocuğa yaklaşımı neden bu kadar önemli?
Bir çocuk hastanede tedavi görürken sadece vücudu değil, duyguları da mücadele eder. Özellikle lösemi gibi uzun süreli hastalıklarda çocuğun moralini yüksek tutmak, tedavinin gidişatını doğrudan etkiler. Çünkü korku, kaygı ya da yalnızlık hissi; bağışıklık sistemini bile zayıflatabilir.
Bu nedenle aile, çocuğun en büyük güven kaynağıdır. Anne-babanın yanında olması, sakin ve umutlu bir tutum sergilemesi çocuğa “ben güvendeyim” hissini verir. Bu güven duygusu, tedaviye uyumu ve psikolojik dayanıklılığı güçlendirir.
Aile kadar çevrenin –özellikle akrabaların, öğretmenlerin ve arkadaşların– desteği de çok değerlidir.
Bazı çocuklar hastalık sürecinde saç dökülmesi, kilo değişimi ya da okuldan uzak kalma nedeniyle kendini “farklı” hissedebilir.
İşte burada çevrenin empatik yaklaşımı çok önemlidir. “Sen hastasın” yerine “sen güçlüsün, seni özledik” diyen bir arkadaş, çocuğun özgüvenini yeniden inşa eder.
4. Psikolojik destek konusunda neler önerirsiniz? Çocuk gelişimcilerin bu alandaki rolü nedir?
Aslında psikolojik ve sosyal destek olarak ifade etmemiz daha doğru olacaktır. Savunmasız bir dönemde bir çocuğun Lösemi hastası olması, çocuk ve aileleri için gerçekten zorlayıcıdır. Tedavi sürecinde hem çocuk hem de aile için psikososyal destek şart. Hastanelerde görev yapan çocuk gelişimciler, psikologlar ve sosyal hizmet uzmanları bu konuda önemli rol oynar. Oyun terapisi, sanat etkinlikleri, masal anlatımı ya da grup etkinlikleri, çocuğun duygularını ifade etmesine yardımcı olur.
Aileler için ise psikolojik danışmanlık ve destek grupları, kaygı ve tükenmişlik duygusunu azaltır. Unutulmamalı ki bir çocuk sadece ilaçla değil, sevgiyle, anlayışla ve umudun gücüyle iyileşir. Ailenin sıcaklığı, çevrenin duyarlılığı ve profesyonel desteğin birleşimi, tedavinin en güçlü parçasıdır.
Lösemi tedavisi gören çocuklar için hastane, yalnızca tıbbi bir alan değil; aynı zamanda duygusal, bilişsel ve sosyal gelişimin yeniden şekillendiği bir ortamdır. İşte tam bu noktada çocuk gelişimciler, çocuğun yaşam kalitesini artıran, umut ve güven duygusunu yeniden inşa eden profesyoneller olarak devreye girer.
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü olarak bizler, öğrencilerimizi yalnızca sınıf ortamında değil, hastane ve özel durumlu çocuk ortamlarında aktif uygulama yaparak yetiştiriyoruz. Derslerimizde “Hastane Ortamında Çocuk ve Aile Desteği”, “Psikososyal Gelişim ve Oyun Terapisi”, “Kriz ve Yas Döneminde Çocukla İletişim” gibi özel içerikler bulunuyor. Bu derslerde öğrenciler, hasta çocukların duygusal ihtiyaçlarını anlamayı, oyun, sanat ve hikâye temelli yaklaşımlarla onları desteklemeyi öğreniyor.
Hastane ortamında çalışan bir çocuk gelişimci; lösemi tedavisi süren çocuğa gelişim düzeyine uygun oyun ve etkinliklerle moral desteği sağlar, çocuğun tedaviye uyumunu kolaylaştırmak için korku, kaygı ve yalnızlıkla baş etme becerilerini destekler, aileyle iletişim kurarak ebeveynlerin duygusal dayanıklılığını güçlendirir, sağlık ekibiyle iş birliği içinde psikososyal değerlendirme ve gelişim izleme yapar. Çocuk gelişimciler yalnızca çocuğun “şimdi”sini değil, tedavi sonrası yaşam kalitesini de önemser. Çünkü iyileşen bir çocuğun yeniden güvenle gülümsemesi, sadece tıbbın değil, insan merkezli bakımın başarısıdır.
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi olarak, biz bu bakış açısıyla yetiştirdiğimiz her öğrencinin, hastane odasında bir çocuğun elinden tutabilecek bilgiye, duyarlılığa ve bilince sahip olmasını hedefliyoruz. İlk teşhis öncesinde birçok aile, belirtileri genellikle “mevsimsel hastalık” veya “yorgunluk” sanarak gözden kaçırabiliyor. Oysa bazı küçük işaretler büyük anlamlar taşıyabilir.
Bunlar; çocuğun sık sık ve nedeni belirsiz ateşlenmesi, ciltte kolay morarma, küçük darbelerde bile kanama ya da kırmızı noktalar (petekiler) oluşması, sürekli halsizlik, solgunluk, oyunlara ilgisizlik, lenf bezlerinde (boyun, koltuk altı) şişlikler, diş eti kanamaları, iştahsızlık, kilo kaybı ve gece terlemeleri, tekrarlayan enfeksiyonlar (özellikle grip ya da boğaz enfeksiyonları gibi). Bu belirtiler başka hastalıklarla karıştırılabilir, ama birkaçının birlikte ve tekrarlayıcı şekilde görülmesi durumunda mutlaka doktora başvurmak gerekir. Erken teşhis, sadece çocuğun yaşam şansını değil, tedavi sürecinin niteliğini de değiştirir. Erken fark edilen bir lösemi vakasında tedavi süresi daha kısa olabilir ve kemoterapiye verilen yanıt çok daha olumlu olur. Lösemiyle mücadelede en güçlü silah bilinçli gözlem ve zamanında başvurudur. Ailelerin dikkatli olması, öğretmenlerin çocuklardaki fiziksel veya davranışsal değişimleri fark etmesi, sağlık profesyonellerine erken yönlendirme yapılmasını sağlar.
5. Lösemili Çocuklar Haftası kapsamında topluma vermek istediğiniz en önemli mesaj nedir?
Bana göre, Lösemi, yalnızca bir hastalık değil; bir çocuğun, bir ailenin ve aslında bir toplumun dayanışma hikâyesidir. Bu hafta, bizlere bir gerçeği hatırlatıyor: Lösemi tedavi edilebilir bir hastalıktır, ama moral ve umut da tedavinin bir parçasıdır. Topluma vermek istediğimiz en güçlü mesaj şu: “Her lösemili çocuk, sağlıklı akranlarıyla aynı haklara, aynı sevgiye ve aynı yaşam enerjisine sahiptir. Onların gülümsemesi, sadece iyileşmenin değil, yaşamın devam ettiğinin simgesidir”.
Bu süreçte toplumun her kesimine görev düşüyor:
• Aileler, çocuklarının yanında güçlü durdukça iyileşme umudu büyür.
• Öğretmenler ve arkadaşlar, çocuğu “farklı” değil, “birlikte güçlü” olarak görmelidir.
• Sağlık çalışanları ve çocuk gelişimciler, onların duygusal ve sosyal gelişimini koruyan görünmez kahramanlardır.
Unutmayalım; lösemi bulaşıcı değildir, ama sevgi bulaşıcıdır. Bir tebessüm, bir destek mesajı, bir farkındalık etkinliği bile bir çocuğun motivasyonunu değiştirebilir. Biz Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi olarak her Lösemili Çocuklar Haftası’nda bir kez daha şunu vurguluyoruz: Erken tanı, bilinçli toplum, güçlü aile ve umut dolu bir bakış açısı — işte bir çocuğun yeniden hayata tutunması için gereken en temel dört güç.